*
FOTO
HAK !
*
‘“ALLAH’ın
herbir ismi bende”’
diyerek mâdem !
‘Yükseklik
kompleksi’yle
‘“Cennetten
kaydı ÂDEM !”’
Kendinde
‘var’
olanı, ‘aslen’
kendinin sandı !
‘“LÂ
İLÂHE İLLÂLLAH”’ ; iken ezelde andı
!
‘Yok
olacağız’
diye hep korkarız ölümden !
Zaten
var değiliz ki ! Korkalım biz bölümden !
Aslımızın
adı HAK ! Biz bir fotokopiyiz !
Sonsuz
geometride, ne dâire ! Ne pi’yiz !
Fotoğraf
çektirirken, diri yalnız poz veren !
Fotoğrafıysa
ölü ! ‘Bir
taklit’
diyor eren !
Fotoğrafı
çektiren, ışık altında durur !
Sonra
o arap durur ışık altında tekrar !
O
araptan beyaz bir ölü kopyası çıkar !
İşte
poz veren diri, cennetteki özümüz !
‘Arap’,
‘cehennem’
denen karanlık yerdeki can !
Beyaz
olur ! Oradan dünyâya düştüğü an !
Her
şey sahte ! Kalpazan olmamaktır onurun !
Uyudukta,
rûhumuz çıkıyor yukarıya !
Uyandıkta,
görürüz gözü açık bir rüyâ !
‘“Dopdolu
yüce”’
demek ‘“Yüce
Meclis
âlemi
!”’
‘Nokta’
ile doldurmuş HAKK’ın yazım kalemi !
Bu
kalemin yazdığı ‘“Ol”’
emri hep ‘nokta’dır
!
Nokta
ise sıfırdır ! Yâni varlık yoktadır !
*
AYNA
!
Aynaya
baktığında, yüzünü gördüğün an ,
Ayna
ortadan kalkar ! Aynen böyledir cihân !
Hayâli
gösteren de bir hayâldir ! İbret al !
ALLAH’ta
var sayısız ve de vücûtsuz isim !
Kendini
bilmek için ALLAH’tan ister cisim !
Cisimlenince
artık onun ‘Mevcûd’dur
adı !
‘Ezel’
olmaktan çıkıp başlar onun ‘milâd’ı
!
Sen
mevcûdsun ! HAK vücûd ! ALLAH’tır bir tek ilâh !
Mevcûd,
vücûdlanandır ! Vücûdlayansa, ALLAH !
O,
vücûdlanan değil ki ! Doğup sonra ölsün !
Başka
bir vücûd yok ki ! Bu tek vücûdu bölsün !
Ne
artar ! Ne eksilir ! Hep kendi kalır yâni !
İlk
mumdan sayısız mum yak ! Alevi eksilmez !
İlk
mum ne verip yaktı ? Bunu kimseler bilmez !
Yine
kendi vücûdu, kendinden olmaz cüda !
Bir,
artı aynadaki sûreti, olur iki !
Elifi
‘B’
yapıyor ! Ayna olan şeriki !
Sır
olur sırlı ayna ! Sûret göründüğü an !
Yâni
sûrette saklı ‘“EL
GAYB”’
denilen cihân !
Sûretimizde
saklı ‘El
Gayb’ın
rûhtur adı !
Onu
dışa çıkarmak, kulun kutsal cihâdı !
Rûhun birçok adı var ! Hep aynidir meâlî :
‘“Levh-i
Mahfuz
!”’ ‘“HAK
boya
!”’ ‘“HANÎF
DÎN
!”’ Veçh-i ÂLÎ !
Ne
kadar nûrlu olsa, rûhta da var bir sûret !
Rûhta
saklı ‘El Gayb’a denir : ÂLÎ MUHAMMET !
MUHAMMED
ÂLÎ
ise, perde en Ulu Gayb’a !
Bunlar
HAK ! ‘“ALLAH”’
diyen uğrar en büyük kayba !
ALLAH’ın
gayb’ı ZÂT’tır ! Onu anlatamaz söz !
ALLAH
için de sır o, kendini göremez göz !
İsimlerde
kendini görüp ! Kendine tapar !
**
İSİMLER
!
* *
İsimlerden
ibâret çünkü HAKK’ın vücûdu !
Mevcûd,
kendi isminden ona eder sücûdu !
‘Ben
o ALLAH’ım
demek, haddi değil kimsenin !
HAKK’ın
duyularıdır isimler ! Onu boyar !
HAK
bu isimler ile görür, işitir, duyar !
Gören
benim der isen ! Kendini yaptın ilâh !
Her
isim farklı ayna ! HAKK’ı yansıtır başka !
Kendi
yüzünü görmek ! HAKK’ı düşürdü aşka !
Her
isme vücûd verdi ! Fıtratına münâsib !
Her
ismin ezeldeki isteği oldu nasib !
*
KADER !
Kaderini
ALLAH’ın üstüne atmak ârdır !
İsmin,
yani öz dokun, ALLAH gibi hep vardır !
Kendin
hariç, dünyâda ayıplama kimseyi !
Çünkü
kendi isminin emri ona en iyi !
Kâfiri
îmâna HAK dâvet eyledi ! Niye ?
Dünyâda
karakteri meydana çıksın diye !
Kafesi
kır ! Her hayvân kendi yurduna kaçar !
Yılan
yerde sürünür ! Kartal göklere uçar !
Can,
nûr ve nâr arası ! Ne zamanki ölünür,
Cin
ve Rûh arasında, pay edilip bölünür !
Bu
ikinci ölümdür ! Can iki parça olur !
Bencil
yanı, İblîsle ateşe girip erir !
Temiz
yanı, rûh ile cennete selâm verir !
HAKK’ın
bilgisi artmaz ki ! Yeni şey yaratsın !
Yanlışını
düzeltip onu kenara atsın !
Kendi
özü ne ise ! Ne var ise kendinde,
Yoğunlaştırır
onu ! Değişme yok bu dînde !
Demek
: HAK için bile dîn, bilmekmiş özünü !
İslâm
teslim olmakmış ! Öze açıp gözünü !
ALLAH,
özünü bilip yoğunlaştırdı ismi !
Sen
de özünü bilip HAK nûra çevir cismi !
Beşerdeki
her atom, bulduğunda özünü !
Arz da döner aslına ! Işık alır gözünü !
*
BİRLİK ve İKİLİK !
HAKK’ın
vücûdu olan isimler, süper soyut !
Kendini
değil, yalnız HAKK’ı bilir bu boyut !
Bu yüzden o makamda olmaz sen ben savaşı !
Su gibi düğümsüzdür ! Birlikte olmuş aşı !
İsim
sâbit kalarak yansır bir alt aynaya !
Aynada Rûh belirip ! Başlar aydınlatmaya !
Beraberlik yeri bu ! Başlar burda ikilik !
‘“Ben
RABB’in değil miyim ?”’
HAK her rûha sorar ilk !
Bu
soruyu sorarken, Âdem kılığında RAB !
Toprak
Âdem değil de ! Babası “Ebû-t-turab
!”
Rûh, RAHMÂN’ı gördüğü için hemen der ‘“Evet
!”’
Çünkü
aralarına perde çekmemiş ceset !
Çocuktur,
veren ‘baba’ niteliği erkeğe,
‘Tapılan’
niteliği olmaz ! Yok ise tapan !
Rûhun merhûm sıfatı, RABB’i ‘koruyan’
yapan !
*
ÖZÜNDEN
SÜRÇME !
*
Rûh da bir alt aynaya yansıyıp olur melek !
Bu canın tek merâkı, dünyâya inebilmek !
Çünkü
kendinden yoğun olan cinler ona der,
Arzda
hür olacaksın, ne ölüm var ! Ne keder !
Sâf can cennetten düşer yere ! İnanıp cine !
Cin ona ceset yapıp girer kanın içine !
Can
doğar bu âleme, en âciz hayvân gibi !
Ama bu zavallıya HAK yine ‘rahmet’ eder !
*
TÖVBE !
**
Getirmek
için şimdi kelime-i şahâdet,
Verildi
burda sana, hayât denen bir müddet !
Görmediğine tanık olursan, cezân hapis !
Koyarlar zindanlara ! Bundan da âdî ve pis !
“İslâm garip”
der RESÛL ! Özümüz bizi özler !
‘Yurda
dönelim’
diye, hep yolumuzu gözler !
Seni
kurtarmak için, HAK sana kadar yansır !
*
AF
REÇETESİ
!
Aynada
yansıyanı görmen için şart ışık !
Işık
var da, kir varsa ! Çıkar şekil kırışık !
Önce
kalbini arıt ! Bencil her türlü histen !
Sonra
aydınlat onu ! ‘MUHAMMED
Nûr’u
ile !
Belirsin
orda “ÂL-İ
AB”
denen âile !
‘MUHAMMED
ibn Abdullah’,
ALLAH’ın ‘“O
NÛR”’
ismi ! (287)
‘Özlerin
adları’
dir HAKK’ın tüm isimleri !
“ÂL-İ AB”
ya benzer gerçekte resimleri !
Ayna tenden çekilse, ölüm ! Küçük kıyâmet !
Âlemden
çekilmesi, ‘“Büyük
güne”’ alâmet
!
Aynaya
bakanınsa, çekilmesi âlemden,
Zâtına
dönmesine ALLAH’ın olur neden !
Aynaya
yüz sürersen ! Göremezsin yüzünü !
Hatırla
‘Sîna’daki
‘“Çok yaklaşma”’
sözünü !
Belli
bir uzaklıkta iki ayna : O ve sen !
Karşılıklı,
seyrolur ‘güzel
yüz !’
HAKK : Elbisen !
Kur’an
insân ikizdir :O, Kur’an ve sen, insân !
‘“İki
deniz bir oldu, çıktı inci ve mercan !”’
HAKK’ın
ismi de ‘“Mü’min”’,
kulun ismi de mü’min !
Bakan
bakılan aynı ! Sırrı budur Âdem’in !
Sen
de aynı kişisin ! Aynadaki özünle !
Aynaya
baktığın göz, bakar sana gözünle !
Biz
de ayna gibiyiz : birle, bir ! Çokla, çoğuz !
Borç
vücûd ile varız ! HAK vücûd ile yokuz !
‘“Emâneti
ehline
teslim
ediniz”’
HAK der !
Vücûd
ve mevcûd farkı, ALLAH’ın esrârıdır !
Hidrojen
ve oksijen ötesine geçse su,
Yine
onu hapseder mevcûd olmak ! Kalır su !
*
HAKEREN
İNSÂN !
Sonra
‘B,
ÂLÎ !’
Deyip ona edersin secde !
Eksiktin tamamlandın ! ‘Hakeren
insân’
oldun !
Gökte yitirdiğinle, yerde yeniden doldun !
Kimliğini
saklı tut ! Dünyâ Firavun evi !
Ama nerde ne olsan ! Mâbedin olsun ‘“FUAD
!”’
İçimizdeki Âdem, ‘“ALLAH’ın
boyasıdır
!”’
Ateş rengi bu boya ! Deriyi soyasıdır !
Kendi
gibi nûr yapar, ona secde edeni !
Cennetten düşen Âdem canımızdır ! Rûh değil !
Nûr değil ! Ateştendir ! Söndürmek için eğil !
Rûh,
‘Sîna’daki
ateş ! Ne kavurur ! Ne yakar !
‘“Şarkı Garbı
olmayan ağaç”’,
omuriliktir !
‘“Koynuna soktuğunda,
yandı Mûsâ’nın eli !”’
Elinden ışıldayan ateşe dedi ‘“Beli
!”’
Ateşe
giren demir, ateş rengi boyanır !
Kara
yüzü ağarıp ! Işıl ışıl uyanır !
Ateşte her ne varsa, aynen demire geçer !
Ad ve vasıflarıyla, onu halîfe seçer !
Kızaramaz,
ateşe secde etmeden demir !
‘“HAK
dostu”’ İbrâhim’e,‘“Ateşe
gir !”’ İlk
emir !
Bu aleve girene denir artık ‘Alevî
!’
Kor gibi kızıl başı, olur radyasyon evi !
‘“İBRÂHİM’in
DÎNİNE GİR”’
der ALLAH, RESÛL’e !
MUHAMMED
için bile ! İstisna yok usûle !
Bu kıbleye baş koydu ! Teslim olup İsmail !
Canından vazgeçince, HAK oldu onda fâil !
‘“Demir”’
canı yoğurdu Dâvud ! Bu öz ateşte !
Doğal yüze dönelim ! ‘“HANÎF
DÎN”’ budur işte
!
‘“Her
şey yok olacaktır !”’ ‘“Ölmez
o şeyin yüzü !”’
Mâdemki
can da bir şey ! Ölümsüz onun yüzü !
‘“Doğmamış
doğurmamış”’
ALLAH’ın yüzü budur !
‘Yüzü’
‘ON
DOKUZ’
eder ! EHLİBEYTTENDİR sudûr !
Senden
sana giden bu, en kısa, en doğru yol !
‘“Sırat-ül-Müstakîmi”’
izle ! Gerçek Âdem ol !
Onu bekletmeyelim ! Oyalanıp burada !
Bizi bir terk ederse, mahvoluruz orada !
*
SON
TUZAK !
*
Vicdânını
susturup aklın verirse akıl !
Aklına sor ! Işık ne ? ‘Karanlık
olmayan’
der !
Her şeyi, bilmediği zıddıyla târif eder !
Bilmediğini
bile, beyin bilmez ! Ne acı !
Âdem’in
yaklaştığı yasak meyve ağacı !
Hep bencillikten yana olur insânın aklı !
En azılı katile dedirtir ‘sensin
haklı !’
O
ışığın kendisi ! Bize HAK’tan hediye !
İrâde Rûhtan gelir ! Beyinindir seçenek !
İblîs, emreden benlik, ona sen olma binek !
Canın merkezi beyin ! Çalışamaz o kansız !
İblîs kandaki demir ! Kurtulmamız imkânsız !
Gelse
içinden gıybet veya övünmek sesi,
Zekeriya
gibi sus ‘“Üç gün !”’
Sönsün hevesi !
Düşmüşüz
bir tuzağa ! Sanırsın onu kendin !
Ayartamazsa seni, ayartır bir dostunu !
Onu senin başına sarar ! Soyar postunu !
‘“Her
sınama için o izin aldığı için !”’
‘Parola’yı
sor ona ! Tetikte ol her zaman !
Bilir kişin vicdânın ! ‘“Gözü
kaymaz hiçbir an !”’
Yerine
getirilir özden gelen her kelâm !
Can
teslim olduğunda, Rûh der ‘Âleykümselâm
!’
HAKK’a yakınsın artık !
‘“Boş değil hiçbir sözün !
‘“Ol”’
desen hemen olur ! Çünkü çevirmen özün !
Bulmadıkça can özü, bitmez kabir azabı !
Sokar her bir kalıba, seni HAKK’ın gazabı !
BESMELE,
yâni RAHMÂN adına öz yargılar !
İnsân
bu müthiş sırrı öldüğü an algılar !
B, Beytullah ! Öz kendin, nokta : “Hacer’ül-esved
!”
ZÂT-I ÂLÎ yüzüne dedik, elestte ‘“Evet
!”’
Hakkı
yenilen ÂLÎ açıklamadı gaybı !
Fakir
çalıştı biraz tamir etmeye kaybı !
**
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
10
MUHARREM 1966
ANKARA
Copyright © 2000-2003 www.ondokuz.gen.tr
Copyrihgt © 2001-2003 www.ondokuzbiz.com
Copyright © 2001-2003.www.19muhammedali.com