*
Özümüz
HAK yanında sâbit
!
İnemez bize !
Çünkü
onda rastlanmaz maddeye âit ize !
ALLAH ile ne ayni ne de ayrıdır bu
öz !
O,
gayb’a âit sırdır ! Anlatamaz
hiçbir söz !
Bu öz kâlbe yansıyıp olur siyah bir Nokta !
İşte
budur RÛH
veya
FUAD
denilen nükte !
Can,
beynimize âit benlik bilincimizdir !
Rûh HAK bilinci olup ‘“BİZ”’
denen incimizdir !
Ayni anda her iki bilinç işlem yapamaz !
Çünkü ‘iki kıble’ye kılmak imkânsız namaz
!
Derin hipnoz hâlinde uyutulan bir kişi,
Yapabilir o anda bilmediği her işi
!
Hiçbir şey hatırlamaz, uyandırıldığı an !
Çünkü
Rûhtan farklıdır, beyine âit zaman
!
Bu yüzden can unutur, Rûha verdiği andı !
Kelime-i şahâdet getiremeyen yandı !
Hatırlayana kadar andını ! Doğar tekrâr !
Her
ölümünden sonra, Rûhuna âit,
karâr !
Canın
Rûha tutunan kısmı, girer cennete !
Cine dost olan kısmı sebep olur
cinnete !
Kavuşur ‘“Sağ taraf”’ı her tür HAK emeline !
‘“Sol taraf”’ ise, düşer ‘“Zebânî”’nin eline !
Kalıbı yok olana kadar yanar o, mutlak !
Medyumlara rûh rolü oynar cinle,
bu
hortlak !
Çağırılan ölünün sûretine bürünür !
Medyumun hep ‘Solundan’ çıkıp halka görünür !
Çünkü
mâlzemesini solda dalaktan alır !
Cin
istenen kalıba sokar
!
Halk şaşa kalır !
Yine cin soru için tüm beyinleri tarar !
Sorana verilecek doğru cevabı arar !
Yüzünü
göstermeye hortlak bir
bulsa imkân ,
Her gören, dehşetinden çıldırır idi o an !
Hipnozda kalkar Rûhun koruyucu çemberi !
Hortlak ve
cin giren can,
olur İblîs minberi !
Rûhu
onu terk eder ! Kalb gözü olur yırtık !
Gözbebeği ne büyür ! Ne de küçülür artık !
Bütün gerçek medyumlar gece titrer sâ’rayla !
Kurt adam gibi ulur ! Dolunay olan Ay’la !
Ne
medyum
! Ne de hipnoz
! Olmayı etme kabûl !
‘Kara büyü’ye çıkar ! Asla değildir makbûl !
‘“İbrahim’e
üç melek
göründü ! Tam
öğleyin !”’
Gündüz görünemezse Rûh, ona ‘Hortlak’ deyin !
‘İki bin yıl’ sonra Rûh,
yeni bir can indirir !
Arzda da bilinçlenmek arzusunu
dindirir !
Yâni can, role göre ayrı maske aktöre !
Aktör ise değişmez ! Ayni Rûh kader öre !
Sahnedeki Hamletin, hamlet değildir
ismi !
Perde insin ! Hamlete benzemez onun resmi !
Bu yüzden hatırlamaz can eski hayâtını !
Süvârî, her hayâtta değiştirir atını !
Her atı hatırlayan, at değil ! Süvârîdir !
At seçmek, süvârîye
âit ! İhtiyâridir !
Hangi
can, rûhuna tam girse ! Alır ödülü :
Görür Rûh albümünde her eksik canı, ölü !
Bu amaç için canlar, Arz gibi dönüp durur !
Ermezse, kıyâmette kalbi son defa
vurur !
Beyin uykuda iken, HAK bilinci uyanır !
Rûh dışarı çıkarak Arşa kadar dayanır
!
Arşta
oturana sen,
‘Annem ve Babamsın’
der !
Kendisini
fışkırtan RAHMÂN’a secde eder !
İç evreni dolaşıp görür her hakîkatı !
Çünkü onun RAHMÂN’a benzer özde hilkatı !
HAK
der :‘“Her
gece sizi biz ettiririz vefât !”’
Derin uykuda kalır, ne benlik ! Ne de sıfat !
‘Zîrâ o vakit yalnız HAKK’ın kimliğindeyiz !
Asla teslim olmuşuz ! İslâm denen dîndeyiz !
Rûh rüyâ görmez
! ‘“Hemen olur, her ne şey derse !
Hiç uyanmak istemez ! Herkim bu sırra erse !
Rûh ‘“Hep selâm
der
!”’
Yâni can gibi
‘“boş lâf etmez !
‘“Ne emretse o olur !”’ Cennete tarif yetmez !
Can gibi,
düşünmeye yok yani ihtiyâcı !
Hâlâ hayvân sesiyle konuşmamız
ne acı
!
Boğaz dokuz boğumdur !
Dokuz toplamı Âdem !
‘“İsimler”’
HAK kimliğinde iken evrene hükmederiz !
Beynimize gafletten uyan artık sen deriz !
Geri döndüğü anda Rûh, tende uyanırız !
Rüyâ denen hayâlin rengine boyanırız !
Zavallı beyin sabâh kavrayamaz durumu !
Aptal izlenimlerin rüyâ olur yorumu !
Zîrâ yorumlayamaz akıl Rûhun işini !
Bebek,
nasıl kavrasın Dünyâya gelişini !
Kelebek ne ? Ne yapar ? Bilmez tırtıl,
kozada !
Robensondan habersiz ! Düştüğü ıssız ada !
Uykuda yarı baygın akıl, Rûhu seyreder !
Bomboş izlenimini hatırlayıp rüyâ der !
Rûh,
Fuad’a girince uyanmaktayız güyâ !
Aslında görmekteyiz gözü açık
bir rüyâ
!
Çünkü Rûhun gördüğü vizyondur tek hakîkat !
‘Vizyonu
hatırlamak ermek’ der, HAK tarîkat !
‘“Nefsindeki
RABB’ini
zikret”’ demekte âyet !
‘Zikret’, hatırla demek ! Bu emre et riayet !
Tespih ile yapılan,
eğer olsaydı zikir,
‘“Her zerre zikir
eder”’
dermiydi HAK ! Et fikir !
Yine HAK der
: ‘“Her gölge bile bana secdede
!”’
Rûhsuz namaz geçmez ! Sen istersen
‘bin âmin’ de !
Çekirdeğini
tavaf eder hep elektron !
Kabûl edilmez haccı ! Bilinçsiz ! Ve monoton !
Rûh kalbde yatarken de,
beyni uyarır her an !
Cibril’in en alt tondan sesine
denir ‘vicdân
!
Vicdân sesi, hem sessiz ! Hem sâkin ! Sen dikkat et !
‘Senden
başkası
duymaz
!’
Der lütfen itâat et !
Bu sestir, HAKK’ın bize uzatılmış tek ipi !
Güneşin
ışığının,
güneşle ayni tipi !
O ipi tutarak çık ! ‘“Şah damar”’ değil uzak !
Başka her ip şeytanın kemendi olan tuzak !
Yoksa,
can kurtulamaz
!
Çünkü şeffaf ateştir !
Kendinden daha yoğun ateş, İblîse eştir !
İblîsle birleşirse kalıbı olur heder !
Tevrât :‘“Tozdan geldi o ! Toza
gidecektir”’ der !
Toz,
yâni
‘atom’
denen zerrelere ayrılır
!
İpine tutunan can, cennet için kayrılır
!
‘“RÛH”’
ilk güneşten ışın
! Yâni
‘“RAB’den emirdir
!”’
Onu
almayan, ‘“İblîs”’
Aklı tam uyuşturup uyur gece evliya
!
Gerçek
vizyondur onun gördüğü ! Değil rüyâ
!
‘“Gözü
açık uyuyan mağaradaki erdir !”’
‘“Bekçi köpek Sekîne !”’Artık aklını erdir !
RÛH ve can
arasında yargıç siz ! Karar
sizin !
Daha açıklamaya Uluğ’a yoktur izin !
*
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
İZMİR – 05.10.1996
*
Copyright
© 2000-2003 www.ondokuz.gen.tr
Copyright © 2001-2003 www.ondokuzbiz.com
Copyright © 2001-2003 www.19muhammedali.com