“SÖZLEŞME SANDIĞI”
**
Hani var ya ! Mûsâ’nın ‘“Kutsal ahit sandığı !”’
Değil o asla ! Halkın hayâl edip sandığı !
‘“RAB târif etti onu !”’ ‘“Dağda, inceden ince !”’
Mûsâ da imâl etti
!
Hemen dağdan
inince !
‘“Dağdan inerken Mûsâ,
yüzünü örttü !”’
Niçin ?
‘“Gözü kaymadan !”’ ‘“Halkın bakabilmesi için !”’
‘“Altın kaplı
tahtaydı sandık, boyu beş karış !
‘“Eni üç, yükseklik
üç karış !”’
‘“İşi
iç barış !”’
‘“SEKÎNE’nin
sandığı”’
ismine budur neden !
Özünle helâlleşmen için büründün beden !
‘“SEKÎNE”’den
başka
şey ‘“iç barışı”’ sağlamaz !
‘“Kâlbinde
îmân”’
olan
! Mağarada
ağlamaz
!
‘“Bir insân boyutunda !”’ ‘“Tabût gibiydi cismi !”’
‘“Altın kaplı kapağı vardı !”’
‘“Tövbe”’ydi ismi
!
‘“Kanatlı iki melek
!”’ ‘“Yüz
üstü karşı karşı !
‘“Yatmış idi üstüne !”’ ‘“Taşımak için Arşı !”’
‘Çok
yakınken tabuta
!’
‘Bak etmekteler secde !
‘İçinde HAK var’ diye geldiklerinden vecde
!
Bu meleklere
! Tevrât
demekte ‘“Kerrubiyan
!”’
İbranîce ‘RAB gibi’ demek ! Bu sırra uyan !
‘“Sekîne”’
tohumunu
! Uyandırırlar
kâlbde !
Onlara
! ‘Yengeç
burcu
YÜCE ERENLERİ’
de !
‘Sekîne
rûh’umuzu
!
Bize ilk onlar verdi !
Bu sayede !
İnsânlık ‘şeffaf bedene’
erdi !
Şeytana uyup sonra ! Cennetten Arza indi !
Şeffaf âlemden
! Düşüp fizik
beden edindi !
‘Cennete giremesin’ diye ermeden Âdem !
‘“Sekîne”’yi korurlar ondan ! Bekçiler her dem !
‘“Sekîne”’dir cennette ! ‘“Sonsuz hayât ağacı !”’
Ölmeden
bulamazsan !
Hep ölürsün ! Ne acı !
‘“Cennet
ırmakları”’nı denetler Kerrubiyan
!
‘“Şeflerinden nakloldu”’ ‘“TEVRÂT”’ denilen beyân !
‘“Cismi toprak, çift Melek !”’ ‘“Mûsâ’ya oldu rehber !”’
‘“Mûsâ
onlarla aldı çölde !”’
‘“RABB’inden haber
!
‘“Altın kaplama idi
!”’
‘“Her parçasıyla
tabût !
‘“Sekîne”’
için ‘“Altın
tek iletken”’
der
‘“MABUD !
‘“RAB iki levha yaptı !”’ ‘“Yontarak iki taşı !”’
‘“İki ismini yazdı !”’ ‘Halk olsun’ diye aşı !
‘“Sandığa dikey koydu !”’ ‘“İki eşit levhayı !”’
İki
kutub yansıttı
! İlk güneşi ve ayı
!
Kâbe de iki taş var :
‘Siyah taş
!’
Ve
‘esat taş
!’
‘Esat’, en mutlu demek
!
‘“Sözünü tut
!”’
Yolu aş !
Bu
çift taştır ‘“ZÜLKARNEYN
!”’ ‘İki
boynuzlu kutup !
‘“RABB’e verdiğin sözü hatırla !”’ ‘“Onu tutup !”’
Kâlbin bak başkalaşır ! Döner iken Kâbe’den !
Çünkü biraz ‘“Sekîne”’ almıştır fizik beden !
Sandıktaki
taşlara,
‘şahâdet taşı’ denir !
‘Kelime-i Şahâdet
!’
‘“RABB’i
görüp
ödenir !
Sandığın bulunduğu çadırdaki bölüme !
‘“Mûsâ ve Hârun hariç !”’ ‘“Girmek denkti ölüme !”’
Kutsal
bir edeb yeri !
Gibiydi bu yer
: mahrem !
Tek girilirdi ! Kâbe bu yüzden ‘“Beyt-i harem
!
‘“İki taş ortasına, Mûsâ dikip gözünü !”’
‘“Bakıp da zikredince
‘“İki taş ortasında, oluşarak bir hale !
‘“Dönüşüyordu birden
!”’
‘“Şeffaf
bedenli hâle
‘“Çift melik arasında !”’ ‘“Dineliyordu bir ZÂT !”’
‘“Çölde halkın önünde
!”’
‘“Yürüyordu
o bizzat !
‘“Mûsâ gibi !”’ ‘“Onun da yüzü her an örtülü : !”’
‘“Açamıyordu kimse
!”’
‘“Ölmeden
!”’
‘“Işık tülü
!
‘“İMÂM”’ en önde demek ! ‘“MÜBÎN”’ ise : aşikâr !
‘“MÜBÎN İMÂM”’ ‘“Bu şeffaf imâmdır !”’ ‘“Etme inkâr !”’
Bu halîfesiyle
!
RAB kanıtlayıp
kendini !
Açıkladı
ümmete ! Ne idi ‘“HANİF
DİNİ”’
‘İçindeki Âdem’i, ölmeden gördü ilk kez !
Anladı Âdem imiş
! ‘“Kaşlar arası
merkez !”’
‘“İki
taş ve iki kaş
!”’
‘“
Titret iki noktayı
!
Üçüncü gözünü
aç !
‘İpofiz’ ve ‘epifiz !’ İki noktanın adı !
Kimse
‘üçüncü göz’e
!
Dışardan
bakamadı !
Beyninde
görürsün bak ! Dıştaki şeyi bile !
Evren içimizdedir
! Tüm yıldızları
ile
!
Eski Rusya da vardı ! Bu sırdan kopya âdet !
İster bunu boş inanç ! İstersen gerçek addet !
Olunca dokuz Ocak gece yarısı sene !
Kız, RABB’e derdi ;‘Bana eşimi göstersene
!’
İki ayna koyardı ! Karşılıklı ve eşit !
Arasında iki mum yanardı ! Ayni çeşit !
İki mum arasına ! Kız sürekli bakardı !
Heyecândan ! Ter basıp vücûdunu yakardı !
Aynalar arasında ! Bir hayâl görünürdü !
Hayâl yaklaşıp bir
bey hâline bürünürdü !
Ama bu bey öpmeden kızı ! Mumlar sönmeli !
Yoksa ! Kızın elini sıkar ! Bir cinin eli !
Bırakıp burda kızı
!
İlerdeki beyine
!
Dönelim biz ! ‘“Sekîne sandığı”’mıza yine !
‘“Dört
halkası, dört kolu !”’ ‘“Vardı kutsal sandığın !
Toprak, su, hava, ateş adlı beden sandığın !
‘“Dört kolla taşınırdı”’ ‘“Çölde bu minik Kâbe !”’
‘“Dört kol çıkarılırdı !”’ ‘“Dinlenirken sahâbe !”’
Yâni terk edilince ölümle ! Fizik beden !
‘Sandığını yeniden taşı
!’
Derdi
halk eden
!
‘“Vaad edilen yurda !”’ ‘“Varıldığında ancak !”’
RAB dedi : ‘“Taşıyıcı dört kol çıkarılacak
!”’
O
yurdun adı ; ‘“Selâm”’
ve‘“Süleyman
mâbedî !”’
‘“Çekiçsiz inşâ olmuş !”’ ‘“Yâni şeffaf ebedî !”’
Bu yüzden ‘Sekîne’nin tabutu !’ Öbür adı !
Işık bedene sâhib ! Gerçek Âdem evlâdı !
Kâbe
sâbit bir sandık ! Zîrâ dört kollu değil !
Tabut
gibi mezara gitmez ! Bu farka eğil !
Sensin, ahdin
sandığı
! Onun
örtüsü tövbe !
Tövbe et !
RABB’in
‘Nokta’ ile üstündeki
‘B
!’
Yoksa ! Olursun çağlar boyu sandık hamalı !
Hâs evlât ! Hâs anne ve babasını bulmalı !
Tövbe bak ! Tabut ile iki melek arası !
‘“Yüze secde etmeyen
!”’
‘“İçindir yüz
karası
!
Kâbe’nin
bulunduğu beldenin adı
‘“Emin !
Taşa ‘MUHAMMED ÂLÎ’ yazdı ! RABB-ÜL-ÂLEMİN !
Âdem ‘“RABB’imsin”’ diye HAKK’a verirken ahit !
‘Bu iki taş !’ Âdem’in sözüne oldu şâhit !
Bu
nedenle sandığın adı ‘“AHİT
SANDIĞI
!”’
Herkesin her nefeste‘“HÛ
!”’
‘“HÛ
!
‘“Yüce melekler gibi !”’ ‘“Başında taşı ARŞ'ı !”’
Yoksa ! Olursun İblîs gibi ! ‘“RAHMÂN’a karşı !”’
M. H. ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA
– 19.06.1999
Copyright © 2000 www.ondokuz.gen.tr
Copyright © 2001 www.ondokuzbiz.com
Copyright © 2001 www.19muhammedali.com